Gazze Kan Ağlıyor
Gazze Kan Ağlıyor “Bir çocuğun ağlaması, bir insanlığın susmasıyla başlar.”
Gazze Kan ağlıyor Gözlerimizin önünde, her saniye biraz daha yıkılarak, biraz daha can vererek ağlıyor. Taş üstünde taş kalmamışken, gökyüzü artık sadece uçak değil, bomba taşıyorken, bir halk her sabah uyanıyor ama yaşayamıyor. Çünkü yaşamak, sadece nefes almak değil; umut etmek, güvende hissetmek, gülümseyebilmek demek. Ve Gazze’de uzun zamandır kimse gülümsemiyor.
Gaze Kan ağlıyor O topraklarda bir çocuk ağladığında dünya susuyor. Bir bebek hayatını kaybettiğinde, ekran başında birkaç saniyeliğine başımızı eğiyoruz belki ama sonra unutuveriyoruz. Çünkü alıştık. Çünkü artık kan, haberin bir parçası; acı, gündemin bir satırı; ölüm, sıradan bir istatistik oldu. İşte tam da bu yüzden Gazze ağlıyor. Çünkü orada insanlar değil, insanlık ölüyor.

Gazze’de çocuklar artık oyun oynamıyor:
Çizgi film izlemiyor, bisiklet sürmüyorlar. Onlar, molozların arasında oyuncak arıyor. Oyun parkı yerine enkaz görüyor. Uyandıklarında ilk sordukları soru, “Bugün de bombalanacak mıyız?” oluyor. Ve evet, çoğu zaman cevabı “evet.” Çünkü barış, o topraklardan çoktan çekildi. Ve onun yerini, korku, açlık, yokluk ve ölüm aldı.
Gazze Kan ağlıyor Bu yaşananlar bir savaş değil. Bu, sistemli bir yok ediş. Bir halkı susturma, sindirme, yok sayma girişimi. Ama daha acısı, tüm dünyanın bunu izliyor oluşu. Yüzlerce çocuk hayatını kaybederken, binlercesi yetim kalırken, milyonlarca kalp vicdanını yitirmiş gibi. Gözler görüyor ama kalpler görmezden geliyor.

Peki bu sessizlik neden? Neden bazı coğrafyalarda bir insanın ölümü tüm dünyayı ayağa kaldırırken, Gazze’de toplu mezarlar kazılırken dünya sadece kınıyor? Çünkü çıkarlar, insanlıktan daha değerli hale geldi. Çünkü insan hakları artık evrensel değil, seçici. Mazlumun dini, dili, rengi sorgulanır oldu. Adaletin terazisi kırıldı.
Gazze’de hayat sadece bombalarla değil, suskunlukla da yok ediliyor. Çünkü sessizlik, en güçlü silahlardan biridir. Ve şu an dünya, bu silahı Gazze’nin üzerine doğrultmuş durumda. Kimi susarak, kimi gözlerini çevirerek, kimi de “tarafsızlık” kisvesi altında olan biteni izleyerek…
Oysa vicdan dediğimiz şey, coğrafya tanımaz. Çocuk her yerde çocuktur. Acı her dilde aynıdır. Bir annenin gözyaşı, bir çocuğun çığlığı evrenseldir. Gazze’de bir bebek ölüyorsa, insanlık her yerde yara alıyor demektir. Bugün o yara derinleştiyse, sebebi yalnızca bombalar değil; bizim sessizliğimizdir.
Dünya büyük bir sınavdan geçiyor. Bu sınavın adı vicdan. Bu sınavın konusu merhamet. Bu sınavın sonucu, insan kalıp kalamayacağımızı gösterecek. Ve şu ana kadar tablo çok karanlık.

Gazze Kan ağlıyor…
Ve bizler hâlâ izliyoruz. Ama bilmeliyiz ki, sessiz kalmak da bir tercihtir. Zulmün karşısında tarafsız kalmak, zalimin yanında saf tutmaktır. Bugün susarsak, yarın aynı karanlık bizim kapımızı çalabilir. Çünkü adaletsizlik bulaşıcıdır. Çünkü zulüm, sadece başladığı yerde kalmaz.
Gazze sadece bir şehir değildir. Gazze, dünyanın vicdanıdır. Ve şu an paramparça. Eğer hâlâ kalbimizde biraz insanlık kaldıysa, onu susturmayalım. Çünkü Gazze yalnız değilse, insanlık hâlâ yaşıyor demektir.
Gazze Kan ağlıyor… ama hâlâ umut ediyorsa, biz hâlâ insan olabiliriz.